Kadın Korkusu

ya ibadet edecektik ya da tüm öpmelerimiz düşecekti.

üç kere öperdim, öperdik.
çocuktuk, korkutulduk.
belki de hala aynı şeylerden korkuyoruz ama isimleri farklıdır.
olabilir aslında. madde de olabilir.
kaç kişi uykusuz gece yaşadı:
hemen de nasıl çoğaldık değil mi:
halbuki o gecelerde nasıl da yalnızdık.
ne bir kitap, ne de en sevdiğimiz müzikler doldurdu odaları.
odalar demişken.
sen hiç cezaevine gittin mi, hapishane ya da ne dersen de.
işte orada da odalar var. kaç oda var, kaç kişi, kaç kaç...
zaten amaç bu, kaç.
uykusuz gecelerindeki esaretine kaç.
ben hiç girmedim cezaevine. 
girdim de, hükümlü olarak girmedim.
aklıma gelmişken, soğuktur. ama sıcak insan çoktur. 
dokunma.
öpmelere gitmekten korkardık, masumduk.
hadi geçelim bu zamanları, hemen sevişelim.
ne gerek var flört etmeye.
ah bu romantizm öldü, sevişmek ön plana çıkınca.
baktım şimdi etrafa, herkes sevişmiş de ayrılmış.
biz, sevişmeden terk edildik.
hoş, biz terk edilmek için sevdik zaten.
sevişmek bir tutku değildi.
standart yaşamdı. 
nasıl da abartıyorlardı.
benzerdi, bizim terk edilişlerimize.
biz de terk edilişlerimizi mübalağa ederdik.
ama herkes inandırdı.
onların sevişmeleri ise, bizim ilk öpücüğümüzde aldığımız zevk kadar iğrençti.
unutmadık tabii, iğrençlikler unutulur mu:
yere ekmek düştü, top diye vurmaya çalıştılar.
yerden alıp, üç kez öperek alnımıza götürdük.
en büyük korkumuzdu çocukken, tanrı korkusu.
şimdi ise kadının adını tanrı koyduk.
yere düşen kim varsa vurun, dediler.
biz ise üç kere öptük, seviştik alnımız açık.
en büyük korkumuzdu artık, kadın korkusu.